Yağmur yağıyor. Bilirsin ben yağmuru çok severim. Seni sevdiğim gibi çok. Ama yağmur, içinde sen olunca oluyor. Sen hayallerimi, duygularımı, dünyamı oluşturunca bu yağmurun, şu iki gözümün bir anlamı kalıyor. Yoksa dünya dönüyormuş, ben görüyormuşum banane... Sen olmayınca, seni hissetmeyince hücrelerimde kalmıyor bir anlamı yaşamanın. Yaşamak bile senle güzel çünkü, benim dünyam da.
Şimdi yağmur yağıyor. Nasıl derler bardaktan boşalırcasına yapıyor. Biri sanki tüm pişmanlıkları, tüm keşkeleri, özlemleri ve hissettiği bu yoğun sevgisi yüzünden hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Birileri ağlarken sen geliyorsun aklıma. Bu yağmur damlaları senin sanki. Sen benden uzakta, bir köşeye sığınıp ağlıyorsun gibi. Ağlama, ağlamak yakışmaz sana. Gözlerin acır, daha ötesi yüreğindeki bütünlük bozulur, paramparça olursun. Ağlama iki gözüm. Zamanı çok geçirdik belki vaktinden ama sen gene de ağlama. Çünkü ben sana kıyamam. Bu yürek, o yeşilliklerin buğulandığını, hüzünlendiğini görürse dayanamaz. Kırılır, dağılır, bin parçaya bölünür. Belki dayanamaz,ölür. Çünkü, bu yürek seni çok sevdi. Senin bildiğinden, gördüğünden çok ama çok daha fazla.
Bunun içindir ki, ağlama!
Yağmur yağıyor ama sert, hırçın duygularla. Şimşekler çaktırıyor içinde. Sesleri yükseliyor. Ben korkuyorum. Şimşekten, can çekişirmişçesine bağıran şu gökyüzünden çok korkuyorum. Ama yalnızım. Korktuğum, ağladığım, yaşantımın tam ortasında duran seni benden aldıkları, seni gittiğin için. Ve işte tam bu sıralarda bir şimşek düşüyor önüme. Ben korkuyorum. Çünkü sen, her anımda beni varolmaya yeminler edip arkasından yanımda olacağın sözlerinden sonra, olmadığını bu seslerle baş başa yapayalnız kaldığımı görmek, yokluğuna hiç dayanamayacak bir durumdayken alışmaya çalışmak, olması gerektiğinden çok daha fazla korkutuyor beni. Bu korkularda yanımdasın sanmıştım. Ama gerçek buymuş, ben bir mayın tarlasında tek başındaymışım.
Yağmur duruyor. Ama ben sen gittikten, sen bittikten sonra hiç durmadım. Hep koştum, varabileceğim gidebileceğim en uzak yere. Ne yollar görmüş olsam da, ben hala yakınım sana. Dokunsam değecekmişim gibi. Dokunsan değecekmişsin gibi. Ama dokunma, yapma!
Beni o yağmurlarda ağladım için de suçlama. Sen öğrettin bana ağlamayı ve sonrasında kendi gözyaşlarını kendin silebilmeyi. Kimin için, ne için ağlamış olsan da. Bu yüzden hakkın yok beni suçlamaya. Ben sana ağlatmayı öğretmediğim için çıkabiliyor ağzımdan bu kelime
Ağlama!
Sana öğrettiğim tek şey , sevmekti. Doyasıya, hiç bitiremediğim, hep devam etmesini istediğim bir sevginin sende olmasını,onu kollayabilmeni öğrettim sana. Şimdi baktığımda geriye sen sevmeyi öğrenmişsinde koruyamamışsın be gözüm. Başaramamışsın. Canın sağ olsun.
Yağmur artık terk etti beni, bu şehri. Bizden çok uzağa bambaşka düşlere gitti. Bana bıraktığı tek şey, her gün daha da artan, daha da yükselen seslerdi kulağımdaki. Ve sanırım artık canımı yakan tek şey onlardı.
Anladın mı Benim her şeyim.
Anladın mı uğruna öleceğime söz verdiğim.
Anladın mı nasıl seviyorum seni?
Anlamadın Anlamayacaksın.
Bir gün göreceğim tekrar bu yağmurları. Bir şimşek düşecek belki tekrarsan önüme. Onlardan, her şeyden önce gitmiş de , bırakmış da olsan bir hayatı geri de son kez bilmeni isterim. Son kez bunu benim ağzımdan duyman isterim. Kulaklarını, gözlerini iyi aç bir daha benden duyamayacaksın çünkü. Zaman ilerlese de eylüllere doğru ben her gelecek, her geçmiş ve şimdi yaşadığım eylül de bağıracağım gökyüzüne:
Ben Seni Çok Sevdim. Seviyorum. Seveceğim...
Ne yazsam ne söylesem yinede anlatamaz bendeki değerini!...
Ne yapsam sevgimi göstermeye az gelir..
Seninle yasamak için ihtiyacım olan Nefesim,
Seni sevmek için ihtiyacım olan Kalbim,
Hayatin tüm güzelliklerini "Seninle" görebilmek için ihtiyacım olan gözlerim..
Sen benim
Tadım, Tuzum, Hayatimin anlamı, Umudum ..
Kısacası Herbişeyimsin !
Ötesi yok bunun Mucizem!
Iyi ki Varsin!...
''belki'' dünyasında...
''keşke'' kokan havayı solurken...
''iyi ki'' dediğim tek nefesimsin...